6 Ağustos 2009 Perşembe

Ac - 11 Kapsül


hydroderm



AC-11, yüzyıllardan beri Peru’da ve Yağmur Ormanları’nın zor doğal koşullarında yaşayan yerli kabilelerin yaralanmış, genel durumu zayıflamış savaşçılarını veya yaşlılığa bağlı hastalıklar nedeniyle acı çeken yaşlıları tedavi etmek için kullandıkları yerel bitkiden elde edilen özel bir ekstredir. 2000 yıldır Güney Amerika’da anti-tümör, anti-romatizmal ve bağışıklık sistemini güçlendiren etkisi nedeniyle yaygın olarak kullanılmıştır. İspanyolca Una de Gato veya vilcacora olarak tanınan bazen 100 metreden daha yükseğe tırmanan bir bitkiden elde edilmektedir. Batılı literatürde ise Uncaria tomentosa (Cat’s Claw) olarak yer alan bu bitkinin bilinen ekstrelerinden farklı olarak AC-11; yan etki nedeni olan alkaloidlerden arındırılmış olan biyoaktif etken maddeyi içerir. Güney Amerika’daki yaygın kullanımı ile batılıların dikkatini çeken Uncaria tomentosa en çok araştırılmış ve dokümante edilmiş bitki olarak kabul edilir. Peru’da yaşayan Avusturya kökenli Don Luis’in 77 yaşında yakalandığı akciğer kanserinin tedavisinde yararlı olduğu bilgisi ailesi tarafından Avusturya’ya taşınınca Avusturya başta olmak üzere Avrupa’da, Başkan J. F.Kennedy’nin doktoru Dr. Charles Brusch tarafından kullanıldığı için de Amerika’da tanınmıştır. AC-11’in kullanıldığı kinik çalışmalar, hayvan ve hücre kültürü çalışmaları bu etken maddelerin inanılan etkilerini bilimsel olarak incelemiş ve doğrulamıştır.

Batılı laboratuvarlar; Peru’lu yerlilerin törenlerde yaptıkları işlemleri aynen taklit ederek, Uncaria tomentosa’nın etkinliğini sağlayan ama yan etki yapabilecek alkaloidlerden arındırılmış olan AC-11’i elde etmişler ve AC-11, Amerikan Patent Dairesi tarafından anti-tümör, anti-inflamatuvar, immün sistemi güçlendiren ve DNA hasarını tamir eden etkileri ile patent koruması altına alınmıştır. FDA’de DNA hasarını onarmaya yardım ettiği ve yaşlılığa bağlı hastalıkların geciktirilmesinde yararlı olduğu bilgisinin kullanılmasında sakınca görmemiştir.


Normal bir insan vücudunda her gün, her bir hücrede en az 10.000 DNA hasarı oluşur. Hücrelerimizde, 11 numaralı kromozomda yer alan onarıcı genler, bu düzeydeki hasarları onarmaya çalışır.Anti-oksidanlar ise vücudumuzu serbest radikallerin saldırılarından korumaya çalışsa da verdikleri zararı tamir edemez. Hastalanmadan, sağlıklı yaşayabilmemiz için vücudumuzun doğal DNA onarım sistemi bu hasarları düzenli olarak tamir etmeye çalışır.


Aynı zamanda güçlü bir anti-oksidan olan AC-11’in temel özelliği; günümüzün çevre kirliliği, beslenme ve metabolizma bozukluğu, enfeksiyon, hastalıklar, stress faktörleri ve zararlı alışkanlıklarımız nedeniyle çoğalan bu DNA hasarını onarıcı kapasiteyi artırmaktır.

AC-11’in bağışıklık sistemini güçlendiren etkisi ise: hem koruyucu akyuvarların etkinliğini artırarak hem de bu hücrelerin ürettiği antikor cevabını güçlendirerek ortaya çıkar.

AC-11’in uzun süreli kullanımlarda kan değerlerinde anlamlı bir değişiklik yapmadığı gözlenmiştir.

İsveç Lund Üniversitesi Tümör ve İmmünobiyoloji Bölümünden Dr.S.Lamm ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada antikor düzeyini artıran etkisi gösterilmiş. zatürre aşısı yapılmadan 30 gün önce AC-11 kullanmaya başlayan grupta aşı ile elde edilen antikor cevabının daha uzun süreli kalıcı olduğu görülmüştür.

Innsbruck Üniversitesi’nden Dr.C. Winkler ve arkadaşları ekstrenin doza bağımlı olarak interferon gamma üzerinden immünobiyokimyasal olayları düzenlediği ve immünoregülatör (bağışık düzenleyici) rol alabileceğini bildirmiştir.

İsveç, Lund Üniversitesinden Dr.Y.Sheng ve arkadaşları, insan Lösemi hücre dizileri üzerinde baskılayıcı rol oynadığını göstermiştir. Yine aynı çalışmacılar, başka bir yayında kemoterapi ile azalan beyaz kürelerin sayısını kısa zamanda yükselten etkisini fareler üzerindeki çalışmalarında teyid etmişlerdir.

Milano Deneysel Onkoloji Merkezinde yapılan çalışmada MCF7 olarak bilinen insan meme kanseri hücreleri üzerinde dozla beraber artan drekt antiproliferatif (çoğalmayı baskılayan) etki olduğunu bildirilmiştir.

Geleneksel Tıp ve Güney Amerika’nın şifalı bitkileri hakkında yazılmış kaynaklarda bu ekstrenin anti viral etkileri olduğu HIV, HCV virusları üzerine etkileri olduğu da belirtilir.