12 Ağustos 2009 Çarşamba

Güneşin Verdiği Zararları Düzeltmek İçin Dikkat

YAZA YAKLAŞIRKEN GÜZEL YAZ GÜNEŞİNİN ZARAR VEREBİLECEĞİNİN FARKINDA OLMALIYIZ!


hydroderm



Eskiden güneşlenmeyi sağlık kaynağı olarak düşünürdük. Ancak modern araştırmalar, güneş ışınlarının fazlasının cildimize fayda yerine zarar verdiğini ortaya koyuyor. Çünkü güneş ışını deriden içeri girince cilt hücreleri ve bağdokusunda gözle görünmeyen hasarlara yol açar. Bu hasarların bir bölümü vücut tarafından onarılabilirken, bir kısmı onarılamayarak kalıcı hal alır. İşte yaşlanma, kırışıklıklar, cilt lekeleri ve cilt kanseri gelişimi de burada başlar.

Güneşli yaz günlerinde, bilmemiz ve dikkat etmemiz gereken bu konuda çevremizi uyarmalıyız: “Güneş koruma faktörlü bir koruyucu ürün yalnızca bir şemsiye gibi davranır, güneşin kalıcı ve olumsuz etkilerini ise tamir edemez. Güneşin yaşlandırıcı ve hatta cilt kanserine zemin hazırlayıcı zararlarını ise ancak DNA tamiri yapan bir ürünün giderebileceğini ve deri hücrelerindeki kalıcı DNA hasarını “onarabileceğini” bilmeliyiz.

İşte bu bilgiler bir bitkisel koruyucu ürünün Japonya’da patlama yapmasına yol açtı. AC-11 adlı bitkisel ekstre şu anda 130dan fazla içecek, cilt koruyucu ve cilt bakım ürününün formülüne girmiş durumda. Çok tanınan batılı markalar da AC-11’i kendi formüllerinde kullanmaya hazırlanıyorlar.

Japonya’daki patlama Itochu firmasının Fransa Bio-EC Laboratuarında canlı insan derisi kültürleri üzerinde yaptırdığı deney üzerine gelişti. Bio-EC laboratuvarı’nda deri kültürleri Ultraviole altında hasarlandırıldıktan sonra ortama AC-11 eklendi, bu hücrelerin hızla tamir edildiği ve normale göre %56 oranında daha fazla Kollajen ürettikleri görüldü. AC-11’in COL3A genini aktive ettiği anlaşıldı.

Pürüzsüz ve lekesiz cilde sahip olmaya çok önem veren Japonlar AC-11’i kapsül olarak ağızdan aldıklarında, güneşin UV ışınlarının zararlarını anlamlı ölçüde onarabildiği güneşe bağlı yaşlanmayı geciktirebildiğini görünce bir yıldan az bir sürede 130 Japon markası ürünlerine AC-11’i eklemiş bulunuyor.


• DNA insan organizmasının olmazsa olmaz temel ve fonksiyonel çekirdek proteinidir. Yaşamın olduğu gibi yaşlanmanın da düzenleyicisidir.

• Her yeni hücre oluşumunda DNA molekülü kendi kopyasını üreterek, ana hücreye benzer genç hücrelerin oluşmasını, yeni ve sağlam dokuların gelişmesini sağlar.

• Her hücre bölünmesi sırasında DNA kendini kopyalarken bazı hatalar yapabilir.

• Bu hatalar ana rahmine düştüğümüz andan itibaren ortaya çıkmaya başlar ve biz yaşadıkça da oluşmaya devam eder.

• Bir gün içinde vücudumuzdaki her bir hücrede en az 10.000 defa DNA hasarı ortaya çıkar.

• Bu hasarlar vücudun doğal onarım mekanizması ile tamir edilir. Ancak içinde yaşadığımız kirli, yapay ve sağlıksız çevre koşulları ile duygusal gerilimler ve stresin neden olduğu metabolik bozuklukların son ürünleri, hücrelerimizdeki DNA’nın daha fazla hasar görmesine ve onarılamayan kusurların birikmesine yol açmaktadır.

• American Science dergisinin 2002 Haziran sayısında yayınlanan konsensus’a göre; Yaşlanma ile kanser ve metabolik hastalıklar gibi kronik hastalıkların nedeni vücudumuzda birikmiş ve onarılamamış DNA hasarlarıdır.

Cildinizi Yaşlanma Etkilerinden Koruyun


hydroderm


DNA molekülü çevresel faktörlerin etkisiyle kendini korumak için intihar eder. Çok sayıda hücrenin ölmesi erken yaşlanmaya neden olur.

Yaşlanmak kadın, erkek hepimizin ortak korkusu. Yaşlanmayı durdumak elimizde değil ama yaşlanma etkilerini geciktirmek mümkün...
DNA Onarım Bilimi konusunda dünya çapında tanınmış bir bilim adamı olan ''Geleceğin Cilt Bakımı Devrimi'' adlı kitabı da kaleme alan Dr. Daniel B. Yarosh, ''hasar oluşturan UV ışınlarına karşı insan vücudunun iki ana savunma mekanizması vardır. Bu savunma mekanizmasının birinci cephesi melanindir. Bu madde zararlı UV ışınlarını yansıtarak veya emerek, bu ışınların hücre çekirdeğindeki DNA'ya hasar vermesini önler. İkinci savunma cephesi ise bu ışınların ulaşıp, hasar oluşturduğu DNA sarmalındaki hasarlı kısımların çıkartılmasıdır. Yaşamımız boyunca DNA hasarı giderek birikir ve endojen DNA onarım mekanizması da yaşam boyu bunu onarmaya çalışır. Yaşlandıkça, ciltteki DNA onarım mekanizması da giderek zayıflar ve azalır''diyor.
DNA ONARIMI NEDİR?
DNA onarımını anlatmadan önce DNA'nın tam olarak ne demek olduğunu bilmemiz gerekiyor. DNA, bütün hücresel organizmalarda mevcut olan, hücrenin bütün yaşam fonksiyonlarında rol oynayan dev bir moleküldür. DNA molekülünde yer alan her bir gen insan vücudundaki bir özelliği kontrol eder. Vücut şekli, saç, göz rengi, organların fonksiyon ve işbölümü, kalıtım hep bu genlerin kontrolü altındadır.
Hasar görmüş olan DNA, çok aşamalı DNA onarım mekanizmasını harekete geçiren karmaşık bir cevap sistemini tetikler. DNA onarımı, her biri ayrı ayrı genler tarafından kodlanmış 20 kadar enzimin görev yapmasına bağlıdır. Bu genlerde oluşan değişiklikler, onarım mekanizmasını tümüyle ortadan kaldırmasa bile, bu mekanizmanın çalışmasını olumsuz yönde etkiler.

HASAR ONARILMAZSA
DNA onarım genlerinde görülen genetik farklar, bazı insanların vücudunda, diğerlerine nazaran daha fazla DNA onarım kapasitesi olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan DNA onarım kapasitesi düşük kimseler ise cilt kanserine diğerlerinden daha yatkındır. DNA hasarının onarılamaması çok ciddi sorunlar yaratır. İlk birkaç dakika içinde hücre bölünmeyi durdurur ve onarım işlemini başlatan bir iç alarm sinyali oluşturur. Birkaç saat sonunda hücre kendi hasarını değerlendirir ve, eğer bu hasar onarılamayacak kadar ciddiyse, apoptosis denilen bir mekanizma ile kendi kendine bir intihar mesajı gönderir ve kanserli bir hücreye dönüşme potansiyelini bertaraf etmek için kendini ölüme mahkum eder.

6 Ağustos 2009 Perşembe

Bitkisel İlaçlara Yeni Bir Aday


hydroderm



Peru’nun Yağmur Ormanlarında yetişen Uncaria adlı bitkiden elde edilen bir maddenin DNA onarımına yardımcı olduğu gösterildi. AC-11 adlı bu ekstrenin biyoyararlanımı yüksek, içindeki oksindol alkaloidlerinden arındırılmış karboksi alkil esterler (CAE) içerdiği gösterilmiştir. AC-11 adı ile patent alan bu ekstrenin; insanda doğal DNA onarımını desteklediğini ifade etmesine Amerikan FDA dairesi tarafından izin verilmiştir.

Bu bitkinin şifalı olduğu Peru’lu yerlilerce 2000 yıldan beri biliniyordu. Yaralı savaşçıları daha çabuk iyileştirmek ve yaşlıların da kanser ve eklem hastalıklarını tedavi etmek için kabile doktorları bu bitkiyi kaynatıp, karanlıkta bekletilen suyunu törenle içiriyorlardı. Ancak bu ekstrenin batılıların dikkatini çekmesi Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Fitoterapi Ders notlarında anlatıldığı şekli ile:Don Luis adında bir yaşlı çiftçinin akciğer kanserini iyileştirmesi üzerine oldu. Avusturya’daki akrabaları Don Luis’in kanseri yendiğini öğrenince Avusturya’da Innsbruck Üniversitesi, Almanya’da Münih Üniversitesi, İngiltere’de Huntington Araştırma Merkezi, İsveç’de Lund Üniversitesi’nin dikkatini çekmiştir. Ayrıca Macaristan ve İtalya’da birkaç üniversite bu bitki ve klinik etkinliği üzerinde araştırmalar yapmaktadır.

Yine bu ders notlarında: Uncaria ekstresi kullanan doktorların deneyimlerini aktardıkları kongre ve dergilerde verilen bilgilere Dr. Klaus Keplinger,1989-1994 yılları arasında konu ile ilgili 3 patent almıştır. Amerika’da Dr.Brent W. Davis 1988 yılından bu yana uncaria üzerinde çalışmaktadır. Bitkinin kolit, hemoroid gibi kalınbarsak hastalıklarının tedavisinde başarı ile kullanmış ve 1988-1992 yılları arasında tedavi ettiği 150 hastadaki başarısı üzerine “Yeni ve çığır açıcı” olarak nitelendirmiştir.

Bir Peru’lu doktor, 1984-1988 yılları arasında kesin kanser tanısı konmuş 700 den fazla hastada 14 kanser türünü tedavi etmek için kullanmış ve elde ettiği başarıları anlatmıştır.

Whole Foods dergisine göre Uncaria tomentosa Amerika’da en çok satılan droglar arasında 11. sıraya yükselmiştir. Ancak bu durum bazı üreticiler için çabuk ve yüksek kazanç fırsatı gibi görünse de standardize ekstreleri kullanmak gerekmektedir. Çünkü bitkinin her yeri aynı etkinliği göstermemektedir.

Eski Başkan J.F.Kennedy’nin doktoru Dr.Charles Brusch’a göre harika sonuçlar beklenebilir.

AC-11 güvenilir bir bitkisel ekstredir. İçindeki alkaloidlerden arındırıldığı için kişinin kullandığı ilaçlarla etkileşime girmez, baş ağrısı ve bulantı gibi yan etkiler yapmaz.

AC-11, DNA onarıcı etkisi gösterilmiş tek doğal üründür.

Ac - 11 Kapsül


hydroderm



AC-11, yüzyıllardan beri Peru’da ve Yağmur Ormanları’nın zor doğal koşullarında yaşayan yerli kabilelerin yaralanmış, genel durumu zayıflamış savaşçılarını veya yaşlılığa bağlı hastalıklar nedeniyle acı çeken yaşlıları tedavi etmek için kullandıkları yerel bitkiden elde edilen özel bir ekstredir. 2000 yıldır Güney Amerika’da anti-tümör, anti-romatizmal ve bağışıklık sistemini güçlendiren etkisi nedeniyle yaygın olarak kullanılmıştır. İspanyolca Una de Gato veya vilcacora olarak tanınan bazen 100 metreden daha yükseğe tırmanan bir bitkiden elde edilmektedir. Batılı literatürde ise Uncaria tomentosa (Cat’s Claw) olarak yer alan bu bitkinin bilinen ekstrelerinden farklı olarak AC-11; yan etki nedeni olan alkaloidlerden arındırılmış olan biyoaktif etken maddeyi içerir. Güney Amerika’daki yaygın kullanımı ile batılıların dikkatini çeken Uncaria tomentosa en çok araştırılmış ve dokümante edilmiş bitki olarak kabul edilir. Peru’da yaşayan Avusturya kökenli Don Luis’in 77 yaşında yakalandığı akciğer kanserinin tedavisinde yararlı olduğu bilgisi ailesi tarafından Avusturya’ya taşınınca Avusturya başta olmak üzere Avrupa’da, Başkan J. F.Kennedy’nin doktoru Dr. Charles Brusch tarafından kullanıldığı için de Amerika’da tanınmıştır. AC-11’in kullanıldığı kinik çalışmalar, hayvan ve hücre kültürü çalışmaları bu etken maddelerin inanılan etkilerini bilimsel olarak incelemiş ve doğrulamıştır.

Batılı laboratuvarlar; Peru’lu yerlilerin törenlerde yaptıkları işlemleri aynen taklit ederek, Uncaria tomentosa’nın etkinliğini sağlayan ama yan etki yapabilecek alkaloidlerden arındırılmış olan AC-11’i elde etmişler ve AC-11, Amerikan Patent Dairesi tarafından anti-tümör, anti-inflamatuvar, immün sistemi güçlendiren ve DNA hasarını tamir eden etkileri ile patent koruması altına alınmıştır. FDA’de DNA hasarını onarmaya yardım ettiği ve yaşlılığa bağlı hastalıkların geciktirilmesinde yararlı olduğu bilgisinin kullanılmasında sakınca görmemiştir.


Normal bir insan vücudunda her gün, her bir hücrede en az 10.000 DNA hasarı oluşur. Hücrelerimizde, 11 numaralı kromozomda yer alan onarıcı genler, bu düzeydeki hasarları onarmaya çalışır.Anti-oksidanlar ise vücudumuzu serbest radikallerin saldırılarından korumaya çalışsa da verdikleri zararı tamir edemez. Hastalanmadan, sağlıklı yaşayabilmemiz için vücudumuzun doğal DNA onarım sistemi bu hasarları düzenli olarak tamir etmeye çalışır.


Aynı zamanda güçlü bir anti-oksidan olan AC-11’in temel özelliği; günümüzün çevre kirliliği, beslenme ve metabolizma bozukluğu, enfeksiyon, hastalıklar, stress faktörleri ve zararlı alışkanlıklarımız nedeniyle çoğalan bu DNA hasarını onarıcı kapasiteyi artırmaktır.

AC-11’in bağışıklık sistemini güçlendiren etkisi ise: hem koruyucu akyuvarların etkinliğini artırarak hem de bu hücrelerin ürettiği antikor cevabını güçlendirerek ortaya çıkar.

AC-11’in uzun süreli kullanımlarda kan değerlerinde anlamlı bir değişiklik yapmadığı gözlenmiştir.

İsveç Lund Üniversitesi Tümör ve İmmünobiyoloji Bölümünden Dr.S.Lamm ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada antikor düzeyini artıran etkisi gösterilmiş. zatürre aşısı yapılmadan 30 gün önce AC-11 kullanmaya başlayan grupta aşı ile elde edilen antikor cevabının daha uzun süreli kalıcı olduğu görülmüştür.

Innsbruck Üniversitesi’nden Dr.C. Winkler ve arkadaşları ekstrenin doza bağımlı olarak interferon gamma üzerinden immünobiyokimyasal olayları düzenlediği ve immünoregülatör (bağışık düzenleyici) rol alabileceğini bildirmiştir.

İsveç, Lund Üniversitesinden Dr.Y.Sheng ve arkadaşları, insan Lösemi hücre dizileri üzerinde baskılayıcı rol oynadığını göstermiştir. Yine aynı çalışmacılar, başka bir yayında kemoterapi ile azalan beyaz kürelerin sayısını kısa zamanda yükselten etkisini fareler üzerindeki çalışmalarında teyid etmişlerdir.

Milano Deneysel Onkoloji Merkezinde yapılan çalışmada MCF7 olarak bilinen insan meme kanseri hücreleri üzerinde dozla beraber artan drekt antiproliferatif (çoğalmayı baskılayan) etki olduğunu bildirilmiştir.

Geleneksel Tıp ve Güney Amerika’nın şifalı bitkileri hakkında yazılmış kaynaklarda bu ekstrenin anti viral etkileri olduğu HIV, HCV virusları üzerine etkileri olduğu da belirtilir.

Activar Onarıcı Göz Çevresi Kremi


hydroderm



Son derece etkin olan anti-aging formülünde, AC-11™ ile doğrudan hedefe yönelerek hücreleri onaran, cildi besleyen ve destekleyen maddeler birleşmektedir.

AC-11™ içeren Yoğun Onarıcı Göz Kremi, gündüz ve gece kremlerindeki aktif antioksidanlar ve kırışıklık giderici maddelerin yanısıra göz çevresindeki hassas bölge için yatıştırıcı ve şişkinliği giderici etki sağlar.

Aloe Barbadensis Jel, Shea Butter, Prolin, Pentavitin, Pepha-Tight ve MDI Kompleksi® açısından zengin olan Activar Yoğun Onarıcı Göz Çevresi Kremi cildin düzgün ve kadife görünümünü ortaya çıkarır ve yaşlanmanın yavaşlamasına yardımcı olur.


Uygulama:
Sabah ve akşam günde iki kez uygulanmalıdır. Cildi temizleyip, göz çevresine elmacık kemikleri ve kaş çevresi boyunca göz kenarları da dahil olmak üzere uygulanır. Hafifçe masaj yaparak cilde yedirilmelidir.

Sonuçları:
  1. Göz altı morlukları ve şişkinlikleri azaltır
  2. Güneş, stres ve hava kirliliğinin sebep olduğu foto kimyasal hasarı azaltır ve yol açtığı erken yaşlanmaya karşı sağlıklı DNA oluşumuna yardımcı olur
  3. Cildin kendi DNA’sını onarma yeteneğini artırır
  4. İnce çizgi ve kırışıklıkları gözle görülür bir şekilde azaltır
  5. Cildin ışıltılı, pürüssüz, sıkı ve genç görünümünü korur
  6. Yaşlılık lekelerinin azalmasına yardımcı olur ve cildin rengini düzenler
  7. Gözeneklerin sıkılaşmasına yardım eder, Cildi nemlendirir.
  8. Güçlü bir antioksidandır.

Activar Onarıcı Gece Kremi


hydroderm



Activar Yoğun Onarıcı Gece Kremi: Gündüz maruz kalınan zararlı etkenlerin ciltte ve hücre DNA’sında bıraktığı hasarı tamir etmek ve güçlü yenileyici, besleyici etkisi ile ciltte oluşabilecek, kırışıklık, leke ve gevşeklik gibi kalıcı yaşlanma belirtilerini ortadan kaldıran anti-aging etkiyi göstermek üzere geliştirilmiştir.

Bu nedenle Gündüz Kremindeki koruma ve yenileme, anti-aging ve gençleştirme ajanlarının çoğunu içerir. Gece Onarım Kremi ayrıca yüksek kalitede nemlendiren Squalen ve Hyaluronik asit ve zengin AC-11™ içeriği ile Lipokol C, Liponat GC, Aktifit’in bileşimi olarak yüksek onarıcı ve gençleştirici potansiyele sahiptir.


Uygulama:
Hergün geceleri kullanılır. Cildi temizleyip kuruladıktan sonra uygulanır. Alın, yanaklar, çene, boyun ve dekolteye uygulayınız. Cilde hafifçe bastırarak yapacağınız masaj ile yedirilmelidir.

Sonuçları:

  1. Güneş, stres ve hava kirliliğinin sebep olduğu foto kimyasal hasarın yol açtığı erken yaşlanmaya karşılık sağlıklı hücre profilinin oluşmasını destekler,
  2. Cildin kendi DNA’sını onarma kapasitesini artırır,
  3. İnce çizgi ve kırışıklıkları gözle görülür bir şekilde azaltır,
  4. Cildin ışıltılı, pürüzsüz, sıkı ve genç görünümünü sağlar,
  5. Yaşlılık lekelerinin azalmasına yardımcı olur ve cildin tonunu düzenler,
  6. Gözeneklerin sıkılaşmasına yardım eder,
  7. Cildi nemlendirir, Güçlü bir antioksidandır.

ACTİVAR Onarıcı Gündüz Kremi


hydroderm



Gün boyunca cilde hasar vererek cildin erken yaşlanmasına neden olan zararlı etkenlerle savaşmak için özel olarak üretilmiştir. Ürünün AC-11 içeren benzersiz formülü, bir yandan aksidatif stres ve vucudun DNA onarımınına destek olurken, diğer yandan da kırışıklık, ince çizgiler gibi kusurların azaltılmasına da yardım eder. Gün boyu kalıcı ve yeterli nemlendirme sağlar. Cildin bakımlı cilt altının güçlü kalmasına yardımcı olur.


Uygulama :
Activar güçlü bir antioksidan kapasiteye sahiptir. Başka bir anti-oksidan ve anti- aging uygulamaya ihtiyaç yoktur. Cilt temizlenip kurulandıktan sonra uygulanır. Alın, yanaklar, çene,boyun ve dekolteye uygulanır. Cilde hafifçe bastıralarak yapılan mesaj ile yedirilmelidir.

Sonuçları:
  • Günlük yıpratıcı ortamdan, zararlı alışkanlıklarımızdan kaynaklanan zararlı etkiler ve yoğun aktiviteler, stres nedeniyle oluşacak erken cilt yaşlanmasından korur. Cildin kendi DNA’sını onarma yeteneğini artırarak sağlıklı ve aktif hücre oluşumunu erken cilt yaşlanmasını geciktirir,
  • İnce çizgi ve kırışıklıkları gözle görülür bir şekilde azaltır,
  • Cildin ışıltılı, pürüzsüz, sıkı ve genç görünümünü korur,
  • Güneş, stres ve hava kirliliğinin sebep olduğu foto kimyasal hasarın yol açtığı erken yaşlanmaya karşılık sağlıklı hücre profilinin oluşmasını destekler,
  • Yaşlılık lekelerinin azalmasına yardımcı olur ve cildin tonunu düzenler
  • Gözeneklerin sıkılaşmasına yardım eder, cildi nemlendirir.